2020-04-22

COVID-19 PANDEMİSİ KADIN ÜZERİNE BİLGİ NOTU



COVID-19 Pandemisi Kadın Üzerine Bilgi Notu

 

Bu çalışma T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yapılan 09 Nisan 2020 tarihli toplantıda, COVID-19 salgını süresince kadına yönelik şiddetle mücadelede alınan tedbirler, uygulamalar ve ilave tedbirlere ilişkin Genel Müdürlüğün dikkat çekmesi üzerine, bilgilendirme amaçlı kaleme alınmıştır.

Yeni tip koronavirüs yani COVID-19, ilk olarak Çin'in Hubei Eyaleti'ne bağlı Wuhan şehrinde 2019 yılı Aralık ayının sonlarında ortaya çıkmıştır. 13 Ocak 2020’de ise virüs olarak tanımlanmıştır ve semptomları ateş, öksürük, nefes darlığı gibi belirtilerdir. Hastalık ilk olarak bu Eyaletteki deniz ürünleri pazarında bulunan insanlarda ortaya çıkmıştır, sonrasında ise insandan insana bulaşarak Wuhan başta olmak üzere Hubei eyaletindeki diğer şehirlere, Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer eyaletlerine ve dünya ülkelerine hızla yayılmıştır. Koronavirüsler, hayvanlarda veya insanlarda hastalığa neden olabilecek büyük bir virüs ailesidir. İnsanlarda, koronavirüslerden Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS)’nun solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğu bilinmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2020).

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 12 Mart 2020 tarihinde yaptığı açıklamada, 11 Mart 2020 tarihinden başlayarak 114 ülkede 118 bin vakanın tespit edildiğini ve 4 bin 291 kişinin hayatını kaybettiğini belirtmiştir ve COVID-19’u pandemik bir hastalık olarak ilan etmiştir (BBC, 2020). Bu doğrultuda, dünyada ölümlere yol açan ve belirsizlikler taşıyan bu patojenin yayılmasını önlemek amacıyla sosyal izolasyonlar ve karantinalar dâhil olmak üzere, nüfusun hareket kısıtlamaları yaygın bir biçimde benimsenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, enfeksiyon eğrisini azaltmanın bir yolu olarak benimsenen sosyal kısıtlamaların, ortaya çıkan ekonomik problemlerle birlikte dünya nüfusunda endişe yarattığını da bildirmiştir (Augusto de Lima ve ark., 2020: 44).

Virüs dünyaya yayılmaya devam ettikçe, fiziksel ve psikolojik sağlık riskleri, yalnızlık, birçok okul ve işletmenin kapanması gibi yeni ve çok yönlü stresleri de beraberinde getirmektedir. Tüm bu nedenlerle, özellikle çocuklar ve anneleri aile içi şiddete karşı savunmasızdır. Aile içi şiddet, ev içi alanda meydana gelen bir dizi ihlali ifade etmektedir (Bradbury-Jones ve Isham, 2020:1). Bu bağlamda kötü niyetli aile üyeleri ile birlikte evlerinde karantina altında kalmak zorunda olan kadınların, aile içi şiddete maruz kalabilecekleri ve koranavirüs pandemisinin kadına yönelik şiddeti artırabileceği savunulmuştur (Augusto de Lima ve ark., 2020: 44). Birleşmiş Milletler (BM), bu soruna dikkat çekmiş ve kadınları korumak için bir takım stratejiler geliştirilmesi gerekliliğine değinmiştir. Bu durumu “Krizin dünya kadınları üzerindeki ağır etkisi, geçim kayıpları ile birlikte artmakta ve aile içi şiddete daha fazla maruz kalmaktadırlar” sözleriyle belirtmiştir (UN, 2020).

COVID-19 pandemisi olmadan önce de kadına yönelik şiddet dünyada en büyük insan hakları ihlallerinden birisiydi. Dünya genelinde son 12 ayda, 15-49 yaş aralığındaki 243 milyon kadın ve kız çocuğu, eşi veya birlikte yaşadığı erkeğin fiziksel ya da cinsel şiddetine uğramıştır. Pandemi öncesi dönemde, kadına yönelik şiddetin saptanmasının, bildiriminin ve rapor edilmesinin problem teşkil ettiği, şiddete maruz kalan kadınların ancak %40'ından daha azının yardım talep etme ya da bunu bildirme yoluna gittiği ve kadınların sadece %10’unun yardım istemek için polisi aradığı bilinmektedir. Mevcut pandemi koşullarında, kadınların ve kız çocuklarının telefon ve acil yardım hatlarına erişimine ilişkin olası kısıtlamalar ve kolluk kuvvetleri, adalet ve sosyal hizmetler gibi kamu hizmetlerindeki olası aksamalar da dâhil olmak üzere yaşanan problemler bu olumsuz durumları daha da artırabilecektir. Bu olası aksamalar, saldırıya uğrayanların sağlık hizmeti almasını, ruh sağlığı ve psikososyal destek gibi ihtiyaç duyduğu bakım ve desteğe ulaşmasını da tehlikeye sokabilecektir. (Hacettepe Üniversitesi, 2020).

Ayrıca bu süreçte,  yaşlı ve engelli kadınlar ile mülteci ve çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşayan kadınların da göz ardı edilmemesi gereklidir. Çünkü onlar, barınma ve dil sorunu, yeterli gıdaya erişememe, sağlıksız koşullarda yaşama gibi bir takım ek olası riskler ile karşı karşıya kalmaktadırlar. (WHO, 2020).

Dünya Sağlık Örgütüne göre COVID-19, geçim kaynaklarının bozulması ile birlikte temel ihtiyaç ve hizmetlere erişimi azaltmakta ve aileler üzerindeki stresi artırarak çatışma ve şiddeti körüklemektedir. Dolayısıyla kaynaklar azaldıkça, kadınların ekonomik istismar yaşama riski yükselebilmektedir. COVID-19 kadınlara yönelik, faillerin kadınların sabun ve el dezenfektanı gibi gerekli öğelere erişimini kısıtlaması yahut hastalık ve partnerleri hakkında yanlış bilgiler yayarak onları aşağılamaları yoluyla kontrol etmeleri risklerini de içermektedir. Ayrıca büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan sağlık çalışanlarının da evlerinde ve işyerlerinde olası şiddet görme riskiyle karşı karşıya olduğu da bir gerçektir (WHO, 2020).

Pandemilerin bölgesel veya küresel doğası ve buna bağlı olarak gelişen korku ve belirsizlik, kadına yönelik şiddeti artırabilecek bir ortam oluşturmaktadır. COVID-19 salgınında, Mart 2020’nin ortalarından itibaren Çin, Avusturalya, ABD ve Brezilya’da kadına yönelik şiddetin artığına ilişkin raporlar bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, Ulusal Aile İçi Şiddet yardım hattı, Mart 2020 başlarında COVID-19 sırasında “Güvenli Kalma” konulu bir bildiri yayınlamıştır. Avustralya'da 400 ön saf sağlık çalışanı üzerine yapılan bir araştırmada, kadınların yardım çağrılarında %40 oranında bir artış ile vakaların karmaşıklığında %70 oranında bir artış olduğu ortaya konulmuştur (Peterman ve ark., 2020: 3).

Yaşadığımız bu süreçte amaç sadece korona virüsten kurtulup hayatta kalmak değil, bu pandeminin karanlık ve görünmeyen yüzü olarak ortaya çıkan kadına yönelik şiddeti önlemek ve gelişmenin temelinde kadını bir güç olarak görüp bu süreçten yenilenmiş ve gelişmiş olarak çıkmak olmalıdır (Hacettepe Üniversitesi, 2020).

Bu noktada Birlemiş Milletler, yetkililere önemli görevler düştüğünün altını çizmektedir. Yetkili merciler kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve düzeltilmesini COVID-19 ulusal mücadele planlarının bir parçası haline getirmelidirler. Şiddete ve birçok bakımdan ayrımcılığa maruz kalan kadınların ihtiyaçlarını yansıtan ekonomik destek ve teşvik paketleri ortaya konulmalıdır. Kadın sığınma evlerinin sayıları ve kapasiteleri artırılmalıdır. Sosyal desteği genişletmek ve telefonlara veya internete erişimi olmayan kadınlara ulaşmak için SMS, çevrimiçi araçlar ve ağlar gibi teknoloji tabanlı çözümler kullanılarak yardım hatları, psikososyal destek ve çevrimiçi danışmanlık hizmetleri güçlendirilmelidir. Polis ve adalet hizmetleri, kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarına yüksek öncelik verilmesini ve faillerin cezasız kalmamasını garanti etmelidirler. Diğer taraftan özel sektörün de bilgi paylaşmak, çalışanlarını aile içi şiddetin tehlikeleri konusunda uyarmak ve ev ile ilgili sorumlulukları paylaşmaları hususunda teşvik etmek gibi önemli sorumlulukları bulunmaktadır.  

Yine Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık kuruluşları, çalışma saatleri, iletişim bilgileri, hizmetlerin uzaktan sunulup sunulamayacağı ile mağdurlara sunulan yardım hatları, barınma yurtları, danışmanlık, kriz merkezleri gibi hizmetleri tanımlamalı, sağlamalı ve sevk bağlantılarını kurmalıdır. Sağlık hizmeti sunanların kadına yönelik şiddetin risklerinin ve sağlık sonuçlarının farkında olması önemlidir. İlk basamak desteği ve tıbbi tedavi sunarak mağdur kadınlara yardımcı olabilirler. Birinci basamak destek, empatik ve yargılamadan dinleme, ihtiyaçları ve endişeleri hakkında sorular sorma, hayatta kalanların deneyimlerini ve duygularını tasdik etme ve güvenliği artırmayı kapsamaktadır. İnsani yardım kuruluşları, COVID-19 müdahale planlarına şiddete maruz kalan kadınlar ve çocukları için hizmetleri de eklemeli ve rapor edilen kadına yönelik şiddet vakaları hakkında veri toplamalıdır (WHO, 2020).

Toplumsal cinsiyet çalışmaları yapan akademisyenlerin ve kadın kuruluşlarının Bilim Merkezi ve İl Pandemi Kurullarında temsil edilmesi sağlanmalıdır. Sağlık hizmetlerinin başarısında, sektörler ve disiplinlerarası yeterli iletişim ve iş birliğinin yapılması kilit faktörlerdir. Salgın ortamlarında ise bu iletişim ve iş birliği daha da önem kazanmaktadır. Bu nedenle, tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve özellikle kadın örgütleri bu iş birliğinde mutlaka yer almalı ve toplumsal cinsiyete duyarlı yaklaşımlar geliştirmelidirler (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2020).

Pandemi döneminde T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının aldığı tedbirler kapsamında:  “21 Nisan 2020’de yaptıkları açıklama ile 25 Kasım 2019 yürürlüğe giren Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı’nda yer alan faaliyetler kapsamında, Jandarma Genel Komutanlığı arasında “Kadına Yönelik Şiddet Veri Paylaşım Protokolü” imzalanmıştır. Protokol ile 6284 Sayılı Kanun Kapsamında, Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddet Olayları Kayıt Formu ve 6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarına ilişkin veriler Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ile anlık olarak paylaşılmaktadır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ait Alo 183 Sosyal Destek Hattı da şiddete uğrayan ya da uğrama riski taşıyan, destek ve yardıma ihtiyacı olan kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

 

Kaynaklar

Augusto de Lima, C., Alves, P. M. R., Barauna de Oliveria, C. J., Nascimento de Oliveria, T. R., Barbosa, K. B., Marcene, H. C. ve Vilges de Oliveria, S. 2020. Letter to the Editor: COVID-19: Isolations, Quarantines and Domestic Violence in Rural Areas. SciMedicine Journal. 2 (1): 44-45. 

Bahar Özvarış Ş. 2020. Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) ve Toplum İçin Bilgilendirme Notu (2019/2020-51). HÜTF Halk Sağlığı AD Toplum İçin Bilgilendirme Serisi-(2019/2020-). Erişim:19.04.2020.

Başpınar A, Bahar Özvarış Ş. 2020. Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) ve Toplum İçin Bilgilendirme Notu (2019/2020-50). HÜTF Halk Sağlığı AD Toplum İçin Bilgilendirme Serisi-(2019/2020-). Erişim:19.04.2020.

BBC, 2020. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51614548.  Erişim tarihi: 18.04.2020

Bradbury-Jones, C. ve Isham, L. 2020. The Pandemic Paradox: The Consequences of COVID-19 on Domestic Violence. Journal of Clinical Nursing. doi: 10.1111/jocn.15296.

HacettepeÜniversitesi,2020.http://www.halksagligi.hacettepe.edu.tr/duyurular/halkayonelik/covid_kadinasiddet.html. Erişim tarihi: 19.04.2020.

İstanbulKültürÜniversitesi,2020.https://www.iku.edu.tr/sites/default/files/inlinefiles/%5BB%C3%BClten%20%2318%5D%20COVID-19%27a%20Kar%C5%9F%C4%B1%20Tedbirler%20Hk. Erişim tarihi: 19.04.2020.  

Peterman, A., Potts, A., O’Donnell, M., Thompson, K., Shah, N, Oertelt-Prigione, S. ve van Gelder, N. 2020. Pandemics and Violence Againist Women and Children. Center for Global Development, 528.

Sağlık Bakanlığı, 2020. https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/tr/covid-19-yeni-koronavirus-hastaligi-nedir.  Erişim tarihi: 18.04.2020.

UN, 2020. https://www.un.org/en/un-coronavirus-communications-team/moment-step-vulnerable. Erişim tarihi: 19.04.2020. 

WHO, 2020. https://www.who.int/reproductivehealth/publications/vaw-covid-19/en.  Erişim tarihi: 19.04.2020.